14 Ekim 2022 Cuma

Normal

 Selam,

 Her zamanki gibi ne yazcağım konusunda hiçbi' fikrimin olmadığı bi' yazıya başlıyorum yine. Sadece susup, kendimle konuşmaya ihtiyacım var. Çünkü anlatmakta uzun zamandır bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi. İstanbuldayım. Biliyorum ki bu gece uyuyamıcam. Zaten en son ne zaman sabahladım hatırlamıyorum, uzun zaman oldu muhtemelen. İş hayatı maalesef sabahlama alışkanlığımı aldı benden. Neyse.

 Hayatımın yarısı burda geçiyo, yarısı Ankarada. Evin neresi diye sorsan, yok. Yatağın neresi diye sorsan, yok. Kanepe sörfüm devam ediyo. Hâlâ o kahverengi kanepede, kırmızı battaniyeyle uyuyorum. Eşyalarım ikiye bölündü. Şu an bu yazıyı yazdığım yeri görsen;  bunu kendine niye yapıyon dersin. Bunu kendime niye yapıyom? Ben de tam anlamıyla bilmiyorum aslında. Belki de bu yazıyı yazabilmek içindir, kim bilir... 18'ime girmemiştim henüz, o zaman da evim yoktu. Bi' tanıdıkta kalıyodum 1 evim olana kadar. Kıyafetlerimin tümü bavuldaydı, pantolonlar, tşörtler. Kıyafet katlamayı, hatta yıkadıktan sonra mümkün olduğunca az kırıştırarak asmayı bu sayede öğrendim ben. Çokta önemli bi' ders değil ama yaşantım bana bunu öğretti işte. 28'imden gün almaya başladım geçen ay. Kimsenin hayatında gözüm yok, Allah herkese gönlüne göre versin; tüm çevrem, arkadaşlarım yaşlarının gereği şeyler yaşıyo. Ben hâlâ sabah servise giderken kıyafetlerimi bavuldan alıyom. Hiç bavulun içini dolap gibi bölge bölge ayırdığın oldu mu? Bi' tarafta iç çamaşırların, fermuarlı gözde çorapların, daha az kırıştıkları için altta kışlıkların. Tşörtler kırışmasın diye en üste falan. Olmadı di mi? Olmasın. Geçenlerde dedim olum sürekli şikayet ediyosun. Şikayet ede ede hep kötüyü çağırıyosun. Hiçbi' bokta düzelmiyo bu yüzden. Bi' ara yine bu düşünceyle hayatımın iyi gittiğini sanıyodum mesela, olumlamaya takmıştım kafayı biraz. İyi düşünmediğin için iyi olmuyo falan diyodum. Siktir git, bi' bok olduğu yok. Dönüp dolaşıp aynı yere geliyom işte. 10 senede değişen tek şey bavulum, diğerine şerbet dökülmüştü çünkü. Şimdi diceksiniz ki; kardeşim git tut evini, al yatağını, dolabını, sen İstanbul'da iyi bi' şirkette çalışmıyo musun? İyi bi' maaş almıyon musun? Çaresizlik. Geçmişte o kadar çok hissettim ve o kadar çok 'hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim' dedim ki. Ama bu farklı, tıpkı diğerleri gibi. Her zaman bi' çaresi vardır biliyorum, bunun da vardır elbet. Ama ben sabretmekten başka bi' çare bulamadım, bulamıyorum. Yoruldum, hem de çok. İşin en kötü yanı da buna alışıldığını görmek. Herkes bu yorgun haline alışıyo, sonra da unutuyolar. Yakın bi' şehir değiştirdiğinde bile ne hale geliyo insanlar, ben nerdeyse her hafta şehir değiştiriyorum, gittiğimde de hiçbi' şey olmamış gibi yaşamaya, çalışmaya devam ediyorum. Bunu saklayan benim aslında, hep kuyruğumu dik tutuyorum, çünkü bu benim tercihim, benim savaşım. Kimse bunu anlamak ya da bi' şey yapmak zorunda değil. Ama yine de o yorgun halimi görmek istemezsin, 1 kere dinlendim, tekrarını ister miyim bilmiyorum.

   10 senedir bilfiil çabalıyorum hayatımı kurabilmek için. Aç yattım, açıkta kaldım, çırpındım, düştüm, geri kalktım. Sendeleye sendeleye ilerliyorum. Kimseden de yardım istemedim. Bu süreçte çok şey kaybettim. Şimdi de cildimi kaybetmeye başladım. Bugün vitiligo hastalığına yakalandığımı öğrendim. Bunca stres önce egzamayla saçlarımı aldı benden, şimdi de vitiligoyla cildimi almaya başladı. Hayata karşı alacaklı yaşayanlar alacaklı olarak ölür, biliyorum. Öyle bi' hisse kapılmak istemiyorum ama yine de bu kadar çırpınmaya az da olsa uçmayı öğrenmem gerekirdi. İşte bu başarısızlık hissiyle attığım her adımı çekinerek atıyorum artık. Ve ben ihtimalsiz bi' insanım, bi' şeye odaklanırım ve ona ulaşabilmek için her şeyi yaparım. Ama artık yapamıyorum. Cesaretimi de kaybettim. Çünkü en büyük savaşımı kaybettim ve savaşacak gücüm günden güne daha da eriyo. Anlatmak isteyen herkesin derdini kendi derdim gibi dinlerim, bilenler bilir. Elimden gelen her şeyi de yaparım. Herkesin derdi kendine büyük. Ama bunca şey yaşarken, bazen kendi dertlerim bile bana çok saçma geliyo.
Ben ki; hayatını sonuna kadar spontane yaşayan insan, 4-5 hafta sonrasına plan yapar oldum. Hayatım yine rakamlarla doldu, saatler, tarihler, paralar, biletler... Ben bu değilim ki, benim derdim kelimelerle, rakamlarla değil. Yine öylesine uzaklaşmış hissediyorum ki kendimden. Normal halime dönmek istiyorum, normal bi' evde, normal bi' yatakta, kitap okuyup sessizce uzanmak istiyorum. Çaresizlik hissi olmadan.

   Yalnız mı ölücem bilmiyorum ama yarın yalnız uyanacağımdan eminim. Daha fazla yazmak da istemiyorum. Görüşürüz.

26 Mart 2022 Cumartesi

Sonra Devam Etçem

   Selam. Çok ama çok uzun zaman oldu buraya yazmayalı, biliyorum. Çok şey oldu, yazcak çok şey birikti aslında ama biriktikçe temizleyemediğin bi' oda dolusu eşyaya döndü maalesef. Bekledikçe daha çok birikti. Şu an hepsini temizlemeye geldim ama tek tek yapacak dermanım yok. Hepsini komple çöpe atıcam. Yani ne yazcağım konusunda en ufak fikrim bile yok.
   Ankaradayım, ilkokuldan kalma bu eski bilgisayarımızın eski klavyesindeki tıkırtıyı bile nasıl özlemişim anlatamam. Başka bilgisayarda bu hissi alamıyorum, sanırım bu odada tek başıma yaşadığım hislerle alakalı. Belki de yazamamamın sebeplerinden biri budur. Ama asıl sebep; aşık olmuş olmam. Sadece aşık olduğum kadına yazıyo olmam. Bi' de eskisi gibi yalnız hissetmiyo olmam var tabi. Defalarca bana, bu odada bu hisleri tekrar yaşamamı söylemesine rağmen pek yapmadım. İnsanın yalnızlığını dâhi seven birinin hayatında olmasının ne büyük şans olduğunu tam şu an farkediyorum. Neyse, bu yazıyı bi' aşk mektubuna dönüştürmek istemiyorum. Son yazımı yazdığımda, hayallerinden vazgeçmiş, güçsüz ve ihtimalsız bi' insandım. Dalgalı denizde akıntıya bırakmış gibiydim kendimi, akıntı bile yoktu aslında. Okumuyodum, yazmıyodum, galiba yaşamıyodum. Bi' şeye bi kapılırsam, tüm dünyamın o olcağı bi' dönemdeydim ki; öyle de oldu. Elimde kalan üç beş kuruşla kripto para serüvenine girmiştim. Bilen bilir, kendi çapımda az da olsa teknik analiz bilgim vardır. Kaybede kaybede öğrendim. Öylesine girdiğim bu serüvenden, başladığım gün hayal bile etmediğim bi' rakama gelmiştim. Para; para olmaktan çıkmıştı. Ekranda gördüğüm sayılardan ibaretti sadece. Gece 4-5'lerde uyuyup, sabah 7de uyanıp ekran başına geçer hâle gelmiştim. Üstelik kazandıkça çevremdekilere de yardım etmeye başladım. Kendimi portföy yöneticisi gibi hissettim, götüm kalktı. Bi' yandan içmeye de devam ediyodum. Gecenin 12'si, elinizde rakınız, önünüzde mezeniz, deli gibi para kazanıyosunuz. Ne kadar da güzel bi' yaşam di mi? En çok kazandığım dönemde, aşk hayatım başlamıştı aslında. Çünkü en çok para kazandığım dönem, kendimi en çok kaybettiğim dönemdi. Hayatım rakamlardan ibaret hale gelmişti fakat ben böyle bi' insan değildim. Kendimi bu kadar kaybettiğim başka bi' dönem hatırlamıyorum. Ben dedim, kendimi bulamıyorum, uyuyamıyorum, rakamları silemiyorum kafamdan, okumuyorum, öğrenmiyorum, merak etmiyorum. Bana yardım et. Yardım etmeyi bırak, hayatımı değiştirdi. Bi' yandan kendime gelmeye başlamıştım ama bi' yandan da o hırsım devam ediyo. Hangi gece hatırlamıyorum, çok uykum vardı. tüm açık pozisyonları bırakıp uyucaktım. Giden gitsin. Uyumadım. Uyusana be olum, uyusana.. 1 gecede, hatta 1 saatte, kazandığım tüm parayı kaybettim. Hepsi de hırsım yüzündendi. Oyun gibiydi her şey, restart'a basıp düzelmesini istedim her şeyin. Olmadı. Hayatın gerçekliği çarptı yüzüme, hayatta yeniden başlama düğmesi yoktu. Ağlamadım, sinirlenmedim, hırçınlaşmadım. Donuk bi' haldeydim. Sabaha kadar uyuyamadım. Bi'kaç saat uyuduktan sonra uyandım, çevreme haber verdim ve kendimi izole ettim hayattan. İntihar etmemden korkanlar oldu. Akşama kadar vakit nasıl geçti hatırlamıyorum, biraz kendime geldiğimde, ilk iş sevdiğim kadınla konuştum. İşte hayatımın dönüm noktası oydu. Tamam dedi, üzülme, kendinde değildin, artık kendine gel. Ben senin yanındayım. 
    Kaybetmeme rağmen yanımda olan biri. İşte o an paramı kaybettim ama hayatımı kazandım. Hayallerimi, ihtimallerimi kazandım. Yeni şeyler aramaya, öğrenmeye, anlam bulmaya başladım. Kitaplar okumaya, şiirler yazmaya başladım. Çok uykum geldi alkolden, sonra devam etçem, görüşürüz.