13 Mart 2016 Pazar

Savaş yalnızca cinayettir

Saat 19:00 suları. İstanbul'da okuyan  Ankara'lı genç günlük koşuşturmalardan kafasını biraz olsun arındırabilmek için evinde arkadaşlarıyla maç seyrediyordu. Maç başlamak üzereydi. Evindeki arkadaşlarından bi' tanesi Twitter'da gördüğü haberle Ankara'da yine patlama olmuş dedi. Korktu genç çocuk, hemen internette araştırdı, evet patlama olmuştu ancak detay yoktu hiçbi' yerde çünkü henüz 15 dakika önce patlamıştı bomba. Korktu, çünkü bomba Ankara'nın en merkezi yerinde, Kızılay'da patlamıştı ve o gün pazardı. Ailesinin gezme günüydü. Hemen telefona sarılıp annesini aradı, babası çıktı telefona. Patlama olmuş baba nerdesiniz dedi, Etimesguttayız oğlum biz de duyduk dedi babası. Öyle ya Etimesgut çok uzaktı az da olsa rahatladı. Kim var yanınızda baba abimle ablam nerde dedi. Annenle ben varız onlar evdeydi dedi babası. Yine korkmuştu genç, çünkü o gün pazar. Nişanlı abisi nişanlısıyla, ablası arkadaşlarıyla gezmeye gitmiş olabilirdi Kızılay'a. Ben de şimdi arıcaktım dedi babası, biriyle ilgili bi' şey duyarsan haber ver dedi genç ve kapattılar. Hemen ablasını aradı, nerdesin napıyosun dedi. Dışardayım sen napıyosun dedi ablası, İyiyim oturuyorum, Kızılay'da patlama olmuş duydun mu? Şimdi duydum dedi ablası nasıl olmuş? Bilmiyorum dedi genç, ben de yeni öğrendim. Abim nerde? Evdeydi en son ara bi' sor dedi ablası. Kapatıp abisini aradı hemen. O ise evdeydi, nişanlısıyla evde kalmışlardı. Biraz olsun yüreğine su serpilmişti gencin içine. Çünkü bundan önce 1 yıl içinde 2 kere daha patlama olmuştu Ankara'da. Üstelik 1 tanesinde patlayan servisin önündeki serviste kuzeni vardı. Yüreğine biraz olsun su serpilmişti ama henüz bitmemişti. Arkadaşları vardı Ankara'da. En yakınlarından başladı aramaya. 2 çocukluk arkadaşını aradı önce, onlar zaten şehirdışındaydı, yakınlarını sordu zarar gören yoktu. Kuzenlerine, birkaç kız arkadaşına ulaştı. Hiçkimsede zarar yoktu. Uzun zamandır konuşmadığı birkaç arkadaşına bile yazmıştı korkudan, onlardan da kötü haber gelmedi. Yakınlarından hiç kötü haber gelmemişti belki ama ölümü baş ucunda hissetmişti genç. Tam 27 ölü vardı haberlerin söylediğine göre. 27 can. Onlarca anne, baba, kardeş, akraba, dost, sevgili. Hepsinin içine asla unutamayacakları bi' acı düşmüştü o akşam. Hayat en gerçek yüzünü göstermişti hepsine ve hiçbiri neden öldüğünü asla bilemicekti...

Neyse kısa hikaye bitti, gelelim asıl mevzuya. Benim bu anlattığım hikayeyi Ankara'da tanıdığı olan hemen hemen herkes yaşadı eminim. Bu yazıya başladığımda aslında kafamda alternatif bi' hikaye kurup hikayenin ortasında ailenin 1 bireyinin patlamada öldüğünü varsayarak yeni 1 hikaye oluşturmak vardı. Ama kurgularken bile o kadar kötü oldum ki yazcak cesaretim yok. Hele uzaktan bunları düşünmek 2 katı zor inanın ki.
Bugüne kadar savaşı çoğu zaman tarih kitaplarında, belgesellerde veya filmlerde gördük çoğumuz. Yaşayanımız çok azdı, Çok güzel geldi bize o kazandığımız şanlı zaferler ama unuttuğumuz bi' şey vardı. O çok sevdiğimiz savaş bizi hiç öldürmemişti, dedelerimizin dedesini babasını falan öldürmüştü. Hiç kardeşimiz, ablamız, abimiz, annemiz, babamız ölmemişti. Çoğumuzun yine ölmedi ama yukarda görüldüğü gibi çoğumuz bunun korkusunu yaşadık. Hep başkalarının başına gelcek gibiydi, şimdi bizim başımıza geldi. Asla politika yapmak gibi bi' amacım yok. Bi' terör propagandası, hükümet karşıtlığı, hükümet desteği veya parti propagandası falan filan. Hiçbiri. Yalnızca o boktan ideolojilerinizi, birilerinin sizi yönetmesine bayılmanızı, otorite sevginizi ve saygınızı en azından şu olaydan sonra bi' gözden geçirin istiyorum. Hepsi bu.