8 Haziran 2016 Çarşamba

Üzerimde 3 yıla yakındır ağlamamanın ağırlığı var.

Hayatım boyunca güçlü görünmeye çalışmak en lanet özelliklerimden 1 tanesi. Gözümden 1 damla yaş süzülse benim içimdeki ses ve beynim bana sakın ağlama komutu verip beni susturuyo hep. Ağlıyosan ağlıyosun işte. Güçsüzsen güçsüzsün. Neyi kabullenemiyosun amk ?
Nerdeyse 3 yıl oldu ağlamayalı. Şöyle doya doya ağlasam sanki hayatımda bi' şeyler değişcek gibi. Bu çok zor inan. Ağlamayı özlemek çok zor. Ben özlediğim şeyleri köpek gibi özlerim. Köpek gibi, it gibi. Ağlamayı da özledim, sahibini özleyen bi' it gibi özledim. Ne zaman ağlasam hep birini kaybettiğim için ağladım bu dünyada. O insanı bi' daha asla göremiceğimi bildiğim için ağladım. Hep o çaresizlik ağlattı beni. Bazen de gönülden sevdiğim biri ağlıcak kadar üzüldüğünde ağladım. Onun adı da çaresizlik zaten. O insanın derdine çare olamadığım için ağladım. Bi' türlü kendim için ağlayamadım. Şöyle doya doya, hıçkıra hıçkıra. Neden? Çünkü ben güçlü biriyim di mi?
Kaldı ki mantığım ağlamanın güçsüzlük olmadığını biliyo, insanlara verdiğim tavsiyelerde de hep bunu söyledim. Ama terzi kendi söküğünü dikemezmiş ya, o hesap benimki de. Ne zaman gözüm dolsa, böyle ağlıcak gibi olsam zorla kendimi sustururken buluyorum kendimi. Dur lan diyo içimdeki ses, niye ağlıyosun? Sus ve kalk git, başka şey düşün kaç ordan. O ağlama sesi çıkmasın senden, o damlalar süzülmesin gözünden. Her seferinde de dinliyorum bu sesi. Her seferinde de kaçıyorum. Sonra noluyo biliyo musun? Ben o insanı kaybettim diye veya o insan üzüldü diye ağladığımı sanıyorum yukardaki gibi. Arkasından bi' bakmışım günlerce ağlıyorum. Neden? Yani bunun adı gerçekten çaresizlik mi? Yoksa ben iç muhasebemde kendimi mi kandırıyorum hep?