Selam. Ne kadar olduğunu hatırlamıyom ama bi' arkadaşım 'Hayatınızda az ve öz insan olması daha zararlıymış, düşün münakaşasını yap ve inan bunu diyeceğimi düşünmezdim' diye 1 tweet atmıştı. Anlamamıştım ve ilgimi çekmişti. Bi'kaç uzun konuşma sonunda anladım. Anlatmak istediği şey; hayatına az insan alan kişinin aldığı kişiyi uzun dönemler hayatında tuttuğu ve yokluğunda çok büyük boşluk ve etkiler yaşadığıydı. Mantıklıydı da. O arkadaşım ve ben kendimizi 'yalnız' olarak nitelendirebilcek türde insanlarız. O an kafamda 1 soru oluştu. İnsanları, hayatına birini az ve zor alanlarla çok ve kolay alanlar olarak ikiye ayırdım. Hep biz kendimizi yalnız olarak nitelendiriyoz ama asıl yalnızlığı kim çekiyo diye sordum kendime. Gerçek yalnız kim? Öyle düşününce yalnızlığı da ikiye ayırdım ve insanları artık ona göre değerlendirmeye başladım. Bi' de isim verdim bu iki türe. 1.si karakter yalnızları, 2.si fikir yalnızları.
1- Karakter Yalnızlığı: Bu türe aslında pekte haz almadığım, dışardan müthiş mutlu gözüken ama içlerinde mutsuz olduklarına emin olduğum kişileri koyuyom. Narsistler. Kişisel gözlerimlerime göre bu türe ait insanların genelde çevreleri fazlaca kişiyle dolu oluyo. Üstelik şaşırtıcı derecede hepsi yakın arkadaşı. Tabi insan doğası gereği hep kendine benzeyen, kendini oraya ait ve güvende hissedebilceği ortamlarda yaşamak istiyo. Bunlar da öyle yaşıyo ama ortada temel bi' problem var. Hepsi pragmatist bi' şekilde sadece kişisel tatmin ve hazlar için birbiriyle ilişki kuruyo. Ortada bi' çıkar söz konusu ve bu çıkarlar mutlaka bi'gün çatışıyo. Bunun temeliyse çocuklukta anne-baba veya bireye bakan her kimse onun tarafından atılıyo. İnsan eksik doğan ve kendini karşıdakiyle tamamlayan bi' varlık. Benlik yani ego; kişinin karşı taraftan gördüğü duygu ve davranışlar sonucu oluşan yapı demek. Yani narsist karakterler en çok çocukluğunda karşısındakinden aşırı sevgi görmüş ve dünyanın onların etrafında döndüğüne inandırılmış kişiler oluyo genelde. Hiçbi' isteği geri çevrilmeyen, sürekli etrafında deli divane olunan bu çocukların karakterleri de bu aşırı sevgiyle tamamlandığı için bu sevgi uğruna ilişkiler kurmaya başlıyolar büyüyünce. Yoksa eksiklik hissediyolar. Onun istediğinin aksi bi' şey söylediğinizde veya ona ilginizi biraz azalttığınızda siktir çekip başka sevgiler aramaya başlıyo bu insanlar. Dedim ya sürekli çevrelerinde fazla insan oluyo, ama hep bi' insan sirkülasyonu gerçekleşiyo. Nicelik olarak bakarsak aslında hiç yalnız sayılmıyolar, nitelik olarak bakıldığındaysa işler değişiyo. O zaman arkadaşımın yaşadığı az ve öz kişinin yokluğu o kadar incitmiyo ama hiçbi' zaman da o yakınlığı kuramayıp anlaşılamayan bi' varlık halini alıyo insan. Bu durum 1 insanı ne kadar yaralar bilemiyorum. Bazen gerçek yalnızlığın bu insanların yaşadığı olduğunu düşünüyorum. Biraz da diğerini değerlendiriyim.
2- Fikir Yalnızlığı: Bu yalnızlık ilk başta bahsettiğim, bizim türümüzde diyebilceğim, insanlarla herhangi bi' problemi olmamasına karşın sürekli fikir ayrılığı yaşayanların hissettiği yalnızlık. Toplumdan dışlananlar veya toplumun fikirlerini reddedenler genelde bu yalnızlığı çekiyo. İlk yazıda bahsettiğim gibi, bırak insanlarla aynı konuda farklı fikirleri tartışmayı, aynı konuları bile paylaşamıyolar. Çünkü bu kısımdaki insanlar, sosyal hayatlarını düzene sokmak için toplumla aynı düşünme fikrini reddedebiliyolar. Bu yüzden de çok bi' sosyal hayatları olmuyo. Yakın çevrelerinde az insan oluyo ve onlar da genelde kendi türünden insan oluyo. Normal insanların 2-3 kişiyle paylaştığı şeylerin hepsini bu nadir bulduğu tek insanla paylaşınca doğal olarak bağlılıkta çok fazla oluyo. Kendi eksikliğini bu yakınıyla tamamlayan kişi de bu karakter hayatından gidince inanılmaz bi' boşluk yaşıyo. Bu yüzden de arkadaşımın dediği gibi çevresinde az ve öz insan olmasının zararlı bi' şey olduğunu düşünüyo kişi. Eğer yalnızlığı nicelik olarak tanımlarsak, yani çevredeki kişi sayısına göre değerlendirirsek gerçek yalnızlık çekenler bu tarafta oluyo. Hem anlamıcaklarını bildiğin için kimseyle fikirlerini paylaşamıyosun, hem de çevrende yakınım diyebilceğin tek tük isim oluyo. Bazen olmuyo bile. Bu açıdan bakıldığında gerçek yalnızlık burası gibi gözüküyo bana. Ama bu yakınlığı bulduğunda, fikirlerini paylaşabildiğinde ve anlaşılabildiğinde bu yalnızlığının yok oluşunu hissedebiliyo bu tür. Bu önemli. Anlaşılabilmek her insanın en temel psikolojik ihtiyacı ve nadir de olsa bunu hissedebilmek bi' nebze azaltıyo bu yalnızlık hissini.
Neyse ben bile belki de bu yazıları anlaşılabilmek adına yazıyom ama kelimeler her şeyi ifade edemez işte. Gerçek, dile direnir sadece. Bazen 1 bakış, 1 gülüş anlaşılabilmek adına yeterli. Görüşürüz.