Selam. Uzun zaman oldu yazmayalı. Ne zaman bi' şeyler birikse içimde o zaman yazasım geliyo çünkü. Bugün 1 aylık kanepe sörfüm hakkında konuşmak istiyorum.
Öncelikle kanepe sörfünün ne olduğunu anlamıcaklar olcaktır, onlara bi' açıklayım. Kanepe sörfü, senin bi' yerde kendi evin olmayınca nerde kalcağının o gün belli olup farklı farklı insanların evinde kalarak onların kanepelerinde yatman anlamına geliyo. Kanepe sörfü deyince daha bi' hoş geliyo kulağa sadece.
1. sınıftaydım. Ankarada tanışmıştım Tevfik abiyle albümünü alırken. Rapçidir kendisi, nam-ı diğer İndigo. Albüm satmaya gelmişti İstanbul'a, barınma şekli kanepe sörfüydü. Hatta kanepesini benim gibi net arkadaşlarında değil, Twitter'dan kalcak bi' kanepesi olan var mı diye buluyodu. Kadıköydeydi, mesaj attım abi gel bende kal sorun olmaz diye, bi' geldi sırtında ve elinde koca çanta. Yaşamını onlarla devam ettiriyodu, ana üssüm var karşıda bunlarla dolaşıyom dedi. Yorucuydu belli ki, ama ilgimi çekti ne yalan söyleyim. Her gece başka evde uyuyosun, farklı insanlarla gece sohbetleri ediyosun, sürekli geziyosun, bi' nevi göçebe hayat. Oldum olası yaşayabildiğim en dibi yaşama hevesim vardır zaten.
4. sınıfa geldim, bilen bilir evi boşaltmak zorunda kaldık. Zaten okul kafamda bitmiş, arkadaşlarımdan uzaklaşmışım, bölümü sevmiyorum, napsam ne etsem sevdiğim bölüme kapak atsam modlarındayım. İstanbuldayken bile zaten okula gitmiyoruz, son sene de gelmiş. Evden çıkma olayı olunca biraz zorunluluktan, biraz bıkkınlıktan, biraz da bu kanepe sörfü hevesinden topladım eşyalarımı geldim Ankaraya. Sınav dönemleri giderim, zaten sınavları 1 gece önce hallediyoz, kalcak yer de çok, sırtımda çanta 2 gün orda 2 gün orda kalırım diyorum kendi kendime, hayale bak.
İstanbula ilk gittiğimde de zaten eve çıkana kadar 2 hafta orda 2 hafta başka yerde falan derken alışkınım. Ama bu daha farklıymış. Sürekli duygu geçişleri yaşatıyo insana. İlk gittiğim zaman anladım farklı olduğunu. Kadıköye indim, arkadaşı bekliyorum bavulla. Dersi vardı yarım saat falan beklemem gerekti. Yapacak hiçbi' şeyim yok, taktım kulaklığı Kadıköyün rastgele bi' sokağında bankta oturup napıyom ben ya dedim kendi kendime. Belki hiç hissetmediğim kadar yalnız hissettim kendimi o an. Az sonra arkadaşınla buluşup evine gideceksin ama, sanki sokakta kalacakmışsın gibi. Yanıma bi' sokak köpeği geldi, sevdim biraz, empati kurdum o köpeğe. Ondan hiçbi' farkım yoktu çünkü. Bi' yandan da yağmur atıştırıyo, oldum olası yağmurda kendimi özgür hissederim. O bankta otururken öyle yalnız ve öyle özgür hissettim ki, iyi ki yapmışım dedim. İyi ki özgür olmanın tadına varabiliyorum.
Ben de bazen anlamıyorum neden bunları yaşamak istiyorum. Ama inanın gurur duyuyorum. Engellerle var oluyorum bu hayatta maalesef. Bi' şeyler bana engel olacak ve ben o engelleri aşıcam. O zaman kendim olduğumu hissediyorum. Tecrübelendiğimi hissediyorum, hayal ettiğim noktanın %1'inde bile değilim ama uğraşıyorum. Zevk almaya çalışıyorum bu yoldan, en büyük zevki de böyle zor zamanlarda alıyorum zaten. Sanırım bu yüzden zorluk çekmeyi seviyorum. Çok paramız olupta yaptığımız o bol çeşitli mükemmel kahvaltılardan çok sadece ortada herhangi bi' yumurta çeşidi ve domates salatalıktan ibaret olan kahvaltıları daha çok seviyorum. Çünkü asıl samimiyet orda. Keder de o kahvaltının içinde, mutluluk, hayat, aşk her şey her şey o kahvaltının içinde. Ama jambon yok o kahvaltıda. Olmasın, istemiyorum.
Her şeyini yanında taşımak zorundasın. 1 ana üs kuruyosun bavulu oraya atıyosun. Sonra çantana bütün kişisel eşyalarını sığdırmaya çalışıyosun. Şampuanından havluna, yedek çamaşırlarından diş fırçana, ulan çantanda pamuklu çubuk bile taşıyosun. Kimi zaman manyak eğleniyosun. Sürekli bi' değişim içindesin, rutinin yok. Asla yalnız kalmıyosun, yanında her zaman 1 arkadaşın, en sevdiğim şeylerden biri zaten yataktan yatağa yapılan gece sohbetleridir. Farklı farklı insanlarla sürekli beraber yaşama ilişkisi içerisindesin. Hemen hemen her insanın eve gidince yaptığı standart şeyleri vardır. Onlar tamamen ortadan kalkıyo çünkü kendi evin yok ve hep arkadaşlarınla berabersin, gülmekten karnımın ağrıdığı zamanlar çok oldu mesela. Ama sürekli duygu durumu değişiklikleri yaşıyosun bu süreçte. Bi' bakmışsın kahkaha atıyosun bi' bakmışsın sönmüşsün. Tabi en büyük problemlerden biri uyku oluyo. Sürekli uyku düzenini değiştirmen gerekiyo çünkü, bi' eve gidiyosun arkadaşlarınla sabahlıyosun akşama kadar uyuyosun falan. Sonra başka eve gidiyosun ama o evin uyku saati 12 mesela. 1'de herkes uyumuş oluyo, senin minimum uyuma vaktin gece 4. İşte o zaman üşüyosun, soğuktan değil yalnızlıktan üşüyosun. Bi' insanın en büyük keyfinden biridir yorgun olduğu bi' günden sonra kendi yatağında rahatça uyumak. Bu ailenin evinde de olsan, kendi evinde de olsan, yurtta da olsan değişmez çünkü o yatağı benimsemişsindir. Sen ordan oraya sırtında çantayla köpek gibi yoruluyosun ve akşam hayvan gibi uyuyum diyebilceğin 1 yatağın yok. Ev ahalisi uyumuş, sen sabaha kadar düşünüyosun, hayatını sorguluyosun, geçmişini özleyip geleceğini kurguluyosun. Ve bunları tek 1 kişiyle bile paylaşmıyosun. İşte o zaman iliklerine kadar hissediyosun yalnızlığın tadını ve üşürken uyuyakalıyosun. Hiçbi' zaman uyumuyosun çünkü hep uyuyakalıyosun.
Sanırım bu kadar duygu değişikliği yaşadığım için bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. Bundan 2,5 ay önce gittiğimde pişman olduğum 1 an vardı. Artık Ankara'ya dönücem, otobüse binmeye yürüyorum ama kolum kırık. Yarısı alçılı, hiç kullanamıyorum. Hava soğuk, sırtımda çanta, sağlam elimde bavul. Kırık kolumu montun kolundan geçirememişim, sürekli mont omzumdan düşüyo o yüzden. Bi' yandan onu düzeltiyorum sürekli, kolum bavulun ağırlığından ağrımış artık. Lanet ettim ya resmen. Elim kolum bağlı hissettim. Ama otobüs durağına yaklaşırken benim akranımda birisini gördüm, sırtında koca araba kağıt toplamaya çalışıyodu ve belli ki bunu hergün yapıyodu. Ben de kendimi tecrübeleniyo sanıyodum. O an utandım, lanet ettiğime utanarak yoluma devam ettim. Halâ devam ediyorum, umarım doğru yoldayımdır.
Yazı aslında burda bitiyo ama alt tarafa bu kanepe sörfü maceramda emeği geçenlere bi' teşekkür kısmı açmak istiyorum. Belki burdan da onlara teşekkür edersem bi' nebze mutlu etmiş olurum. Arzu etmeyen hiç bakmasın, görüşürüz.
Öncelikle Eray ; ilk sana teşekkür etmek istedim çünkü kaldığım sürenin hemen hemen yarısını sende geçirdim. 2 sene beraber yaşadık, evden ayrılınca seni ve Aziz'i istemeden de olsa ortada bıraktım. Ama sen buna rağmen bana kızmadın ve evini açtın. Özür dilerim olm gerçekten seni buna zorladığım için. Sen hayatımda gördüğüm en bonkör adamsın. Hem başkalarına, hem kendine karşı. Velhasıl kelam çok güzel günlerimiz geçti, fotoğraf çekiminde de bana yardımcı olduğun için ayrıca teşekkür ederim. Allah hayatta hep gönlüne göre versin inşallah. Her şey için sağol, görüşürüz.
Aziz ; senle 3 sene beraber yaşadık, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi, İstanbul yetmedi Bodruma bile beraber gittik. Sahurda sıcak yemek vermiyolar diye beraber kavga ettik. Seni de istemeden de olsa ortada bıraktım ama sen de beni anladın, kapını açtın bana. Büyük ihtimal bu yazıyı okumucan zaten ama olsun, her şey için, adamlığın için teşekkür ederim. Seninle her zaman soğuk bi' evde üşümeye varım olm. Her şey gönlünce olsun, görüşürüz.
Berkay : Kanka iki seferdir çağırıyon beni ama bi' türlü fırsat bulupta gelemiyom. Üstelik dikkat ediyom insanlar varken değil hep teke tekken söylüyosun. Bu gerçekten senin iyi niyetini ve düşünceni gösteriyo. Bu davranışın temelini size geldiğimde annen ve babanın bana bu denli sıcak davrandıklarında anladım. İkisinin de ellerinden öpüyorum. Diğer gelişimde gelcem sözüm olsun. Görüşürüz.
Samed ; Samed sen İstanbula gelip kalcak yerim olmayınca bana kapını açarak zaten adamlığını göstermiştin. Yemin ederim hayatımda gördüğüm en adam gibi adamlardan birisin sen. Bi' şeye canım sıkılınca ta Kadıköyden Beylikdüzüne yanına gelip Tsubasa izleyip her şeyi siktir ediyodum. Halâ da siktir etmek için yanına geldiğim adamlardan birisin. Olm yarışmaya başvururken sende en sevdiğim özelliğe umursamaz olması yazdım lan. Ötesi yok amk. Üzerimde çok emeğin var moruk, hakkını helal etmezsen muhtemelen boku yerim. Her şey için binlerce kez teşekkür ederim. Sen muhtemelen bu yazıyı uzun diye okumucan ama olsun. Yine de eyvallah.
İnci ; Mansiiii. Sen var ya hayatımda gördüğüm en orjinal insanlardan birisin. Senle taşak geçmeyi de ciddi şeyler konuşmayı da çok seviyom. Hayatım boyunca umarım senle görüşürüm senin gibi orjinal birini kaybetmek istemiyom. Yaptığın her şey, sağladığın tüm imkanlar için Allah razı olsun moruk. Seneye sen de kanepe sörfü yaparak sınavlara gelcen galiba, inşallah tadını çıkarırsın. Görüşürüz.
Yaşar ve Oğuzhan ; İkinize de bana evinizi kendi evimmiş gibi hissettirdiğiniz için teşekkür ederim. Özellikle Yaşar, sen güzel adamsın. Ben hastayken evden çıktıktan sonra bana mandalina alıp geldiğini hiç unutmuyom. Muhtemelen sen unutmuşsundur ama olsun benim hep aklımda. İkinize de çok teşekkür ederim inşallah bu iyiliğinizi kaybetmezsiniz. Görüşürüz.
Son olarak Halil : Kardeşimsin sen lan. İstanbula ilk gittiğimden beri hep bana yardımcı oldun. Kalktın Ankaraya geldin. Beraber yedik, beraber içtik, beraber sızdık, bir sürü şey paylaştık birbirimizle. Ailen manevi ailem gibi oldu. Sen evde yokken bile evinize gidebilme haddini verdiniz bana. Kolum kırıldığında bize gel dedin, annen kendi evladıymış gibi baktı bana. Cidden ne senin ne onların hakkını ödeyebilirim. Sen annemin bana Allah orda seni iyi insanlarla karşılaştırsın duasındaki iyi insansın amk. Muhtemelen farklı şehirlerde de olsak kopmayız birbirimizden. Kusrum olduysa affet. Allah yaptığın her şeyden razı olsun. Adamsın.
Mutlaka emeği geçen daha fazla insan oldu, hepsini maalesef yazamadım. Yine de en ufak yardımı dokunana bile minnettarım. Hayallerim kısmında kanepe sörfünün bi' de yurt dışı kısmı var. Çabalıyom. Görüşürüz.