Bu sefer nerden başlıcağımı bilmiyorum. Tam tarihte veremiyorum. Bi'kaç hafta, belki bi'kaç ay. Çok karmaşık. Kafam allak bullak fazlasıyla. Çocukluğumdan beri bi' türlü o salt çoğunluğa ait hissedemedim kendimi. Az konuştum hep bu yüzden, bastırdım karakterimi istemeden. 18 yaşımda, tek başıma yaşamaya başladığımda bulmaya başladım kendimi. Fikirlerimi, düşüncelerimi, dünya görüşümü daha net oluşturmaya başladım ve daha net dile getirmeye başladım. Herkesi sevdim, hemen hemen herkes tarafından da sevildim ama bu herkesten uzaklaşmama engel olmadı. Herkesi seviyorum ama herkesten uzağım. Ne kadar çelişkili di mi? Bence de. Ama kelimelerin içine hangi anlamı yüklersen kelimeler o anlamı yansıtır. Herkesi seviyorum; çünkü zihnin dibine inmediğim sürece bireysel olarak herkes iyi bi' insan. Herkesten uzağım; çünkü çoğunluk olan herkesle bırak aynı konuda fikir ayrılığı yaşamayı, aynı konuyu bile paylaşamıyorum. Aynen tam olarak bu, bireysel olarak herkesi sevebiliyorum ama toplumsal olarak herkesten uzağım. Şimdi böyle deyince herkesten uçuk absürd fikirler ürettiğim, sizin fikirlerinizi ilkel veya cehalet dolu bulduğum anlaşılmasın. Dedim ya, aynı konularda bile değiliz. Ben kendim olmayı, kendimi kendime kanıtlamayı, karakterimi tam anlamıyla ortaya çıkarmayı, ne bileyim toplumsal yapıyı, yaşamın anlamını falan düşünürken dandirik 1 eşya için aylarınızı vermenize çok şaşırıyorum. Özellikle erkeklerin şu kadınlara ve cinselliğe verdiği değere şaşırıyorum. Sikini hayatının merkezi haline getiren erkekler var her tarafta. Tek vasfı kızlarla sevişmeye çalışmak olan. Çok garip ya birader. Nasıl merak etmezsiniz lan bunca yıllık dünyayı, tarihi, savaşları, liderleri, coğrafyayı, toplumları, gezegenleri filan. Tek merak ettiğin o beğendiğin kızın iç çamaşırı olmamalı. Aklıma geldi şimdi. İzlediğim bi' konferans videosu vardı Nouman Ali Khan'ın. İnsanların hayatlarındaki amaçları şöyle sıralıyodu :
1- Mutluluk
2- Havalı Olma
3- Popüler Olma
4- Prestij
5- Mükemmeli Arama
6- İz bırakma
Mükemmel tanımlama. Daha iyisini dinlemedim. Toplum sınıflara ayrılacaksa bu sıralamaya göre ayrılsın. Hayatımın amacı mutluluk. Ne mutluluk ya? Hayatın boyunca mutlu olcağını mı sanıyon sen? Kaldı ki ben o amaca kuruyemiş yerken bile ulaşıyom. O nasıl bi' amaç amk? Havalı olma. Nası olcak? Herkesin beğenceği şekilde giyinerek, eşyalar kullanarak, çevrende olabildiğince karşı cins bulundurarak falan. Popüler olma. Tam anlamıyla bencillik. Tüm ilgiyi üstüne çekme arayışı. Liderlik ve güç, uzatmıcam zaten yeterince aptalca. Prestij ne? Mesela biyografine x üniversitesi y bölümü yazıyon ya. O tamamen prestij arayışı. Sen orda kendini, kendinden daha prestijli 1 markayla bağdaştırıyosun. Okuduğun liseyi neden yazmadın mesela oraya? Biyografınde o yok mu? Neyse iyice eleştiri yazısına dönmesin daha depresif duygularım bitmedi. Mükemmeli arama. İşte bu işimize yarıyo. Bi' iş yaptığında en mükemmelini yapmaya çalışıyosun, tek kötü yanı var. Tatmin olmuyosun. 95 alıp sınıfta ağlayan öğrenci misali. Sonuncu olarak da iz bırakma var. Bize asıl lâzım olan bu zaten. Hayattaki asıl amacı iz bırakmak olan insanın derdi kesinlikle mutluluk, havalı olma, popülerlik falan filan değildir. Yegâne düşüncesi bu dünyaya bi' sebep için gelişi ve bunu en mükemmel şekilde iz bırakarak gerçekleştirmesidir. En kısa anlatabilceğim şekil buydu, uzununu izlemek isteyenler buyursun : https://www.youtube.com/watch?v=bagnkb99g-0
Şimdi biraz başa dönüyom izninle. Beni bu kadar düşündüren, bu kadar üzen şey aslında bu kadar konu ayrılığı yaşamak değil. En yakınlarımla bunu yaşamak. Birisi katılmadığım, belki hiç önemsememesi gereken bi' şeyden bahsedince ona vereceğim cevaba ne isteğim ne takatim kaldı bu aralar. Bu beni daha da sessizleştiriyo. Konuşamamak çok acı. Senden 2 kat büyük insana hayata dair öğüt verebilmek çok acı. Ve tüm bu olanların ortasında, günlük yaşamına, sıradan bi' şekilde devam etmek daha acı. Sanki hiç öyle bi' şey yokmuş gibi. Yeni insanlarla tanışma hevesin kaçıyo, insanlarla muhabbet etme hevesin kaçıyo. Daha dibe, daha dibe giriyosun. Sonra kaçma isteğin geliyo tekrar. Kaçmaktan başka çare bulmam lâzım. Yardım et Allah'ım. Tüm bu hislerimi yine kimseye anlatamadım, Yine oturdum kendime anlatıyorum. Bazen bi' liman buluyorum, yanaşıp şu birikenleri dökebileceğim. Sonra bi' bakıyorum, ya limanda yangın çıkmış ya ben çekmiş gitmişim. İnan bu yazdıklarım günlük hayatımda ufak parçaları biriktirip büyük bi' puzzle haline getirmemle oluşuyo. Nolur beni tüm gün boyunca varoluşun anlamı nedir, gerçek var mıdır falan diye düşünen biri sanarak yanlış anlama. Neyse, 4 buçuk oldu uyuyum artık. Baştan okuyup cümleleri, yanlışları düzeltcek kadar kafam yerinde değil. Vazgeçmek özgürlüktür yazısını da bi' yazamadım içime dert oldu. Hadi görüşürüz.