Selam herkese. 1-2 saattir uyumaya çalışıyorum ama uyuyamadım maalesef. Yatakta dönüp dururken yine yazmam gerektiğini farkettim ki belki bu sayede uykum gelir. Son zamanlarımdan ve gelecek hedeflerimden bahsedicem biraz. Merak etmeyen şimdiden yazıyı sonlandırabilir.
Son dönemlerde kafam çok allak bullak, geçmiş, şu an ve gelecek birbirine girdi tamamen. Yaklaşık 1,5-2 aydır çok boktan bi' dönem yaşıyorum. Hem maddi, hem manevi açıdan pek iyi günlerde değilim. 3,5 senedir ilk kez İstanbul'dan kaçtım. Genelde hep Ankara'dan kaçardım ama bu sefer işler tersine döndü. Bi' arayış içindeyim ve bu durum beni fena halde içime kapatıyo. Çevremden, arkadaşlarımdan uzaklaşıyorum. Bu dönemlerde insanlarla daha az iletişim kurup kendimle daha çok iletişim kuruyorum ki genelde bu gibi zamanlar yakın arkadaşlarımı en çok kaybettiğim zamanlar oluyo. Zaten hayatta en yakın olduğum kişi de beni bu dönemlerde asla yalnız bırakmadığı için o kadar yakın olmuştuk. (Yavaş yavaş farkına varıyorum, ihmal ettiklerim varsa burdan anlayış diliyorum.) Fakat bu durumu artık pozitife çevirmeyi başardım. Özellikle Ankara'ya geldiğimden beri sürekli bi' şeyler araştırıyorum ve 'belgesel' gibi çok önemli bi' bilgi aracını keşfettim. 21 yaşıma gelmek üzereyim ama belgesellerin sadece vahşi hayvanların hayatını anlatmayan şeyler olduğunu yeni öğrendim. Çok kızıyorum kendime bu yüzden, bu yaşa kadar nasıl bu kadar az izledim diye. Ekşi'de 1 belgesel arşivi buldum, valla 1-2 sene yeter benim gibi bi' insana. İsteyene yollayabilirim. Kaç haftadır sürekli izliyorum ve sürekli öğreniyorum. Şu günlerde hayatta en çok keyif aldığım şey bu. Öyle ki günde 4-5 bölüm izlediğim Behzat Ç'yi bile bıraktırttı bana bu belgeseller. Ve hatta 'bugüne kadar o kadar diziyi filmi boşuna izlemişiz' gibi 1 cümle bile kurdurttu. Bu ilgimi geç keşfettiğim için gerçekten pişmanım.
Neyse biraz da gelecek hedeflerimden bahsediyim çünkü en çok iki aydır ama sık sık 3 senedir kafamı kurcalıyo. Yakın çevrem bilir, sürekli sevdiğin işi yapmaktan söz ederim ve şunu da bilirler ki okuduğum bölüme pek ilgim yok. Kendi içimdeki savaş yüzünden sabredemeden ilk senemde kaçtım Ankara'dan ve Sermaye Piyasası okumaya başladım. Asıl isteğim tabi ki Psikolojiydi. Veya Sosyoloji. 3 sene içinde 2 kere nerdeyse okulu bırakma aşamasına gelmiştim ama onca çaba onca emek boşuna gitmemeliydi. Hem o yüzden hem de hayatımı garantiye almak için bu bölümü bitirmeyi tercih ettim. Şimdi hayatımı garantiye aldıktan sonra hayallerimin peşinden gitmeyi planlıyorum. 4. sınıfımda Ygs-Lys'ye tekrar hazırlanarak 1 üniversite daha okumayı hayal ediyorum. Yaş konusu benim de kafamı çok karıştırıyodu ama bunun riskini almaya karar verdim çünkü 35-40 yaşına geldiğinde gençlere -gençler ben hayalimin peşimden gitmedim istediğim bölüme çabalamadım siz benim gibi yapmayın- gibi 1 cümle kurmak istemiyorum. Para ve erken hayata atılma hepimiz için önemli kabul ediyorum ama para benim için her zaman 2. planda oldu bunu da herkesin kabul etmesi lâzım. Ki ben kendimi bu bölümlerden birini okuduğum zaman keşfetceğime inanıyorum. Bunları öğrenmeden bu dünyadan gitmek istemiyorum, üretimimi bu yönde yapmak istiyorum. Yine sıkıntılar yaşıcam, yine parasız günlerim olcak, yine bu dönemleri yaşıcam. İstanbul'a giderken hepsini göze aldım, yine hepsini göze alıcam. Çünkü ben bunları yaşaya yaşaya kendimi keşfediyorum. 5 ay önce 'Yolumu bulmaya çalışıyorum,evet burası dersem arkama bile bakmıcam.' diye 1 tweet atmıştım. Yolumun başı gözüktü ve inanın arkama bile bakmıcam. Yanlış yapıyosam da dersimi alıp önüme bakcam. Öğrenmem gereken şeyler var. He bu arada merak eden varsa yeni üniversitemi Ankara'da okumayı planlıyorum. Memleketin değeri gurbette anlaşılıyomuş :) Görüşelim.